
İtalya’da Şirket Satın Almak: Yabancı Yatırımcılar İçin Kapsamlı Hukuki ve Vergisel Rehber
İtalya’da Şirket Satın Almak: Yabancı Yatırımcılar İçin Kapsamlı Hukuki ve Vergisel Rehber
OS Law tarafından yayımlandı | Güncelleme tarihi: 29.03.2025
Giriş
Birçok uluslararası girişimci ve şirket için İtalya, Avrupa pazarına girişte ideal bir kapı niteliğindedir. Stratejik konumu, gelişmiş sanayi altyapısı ve Avrupa Birliği’ne doğrudan erişim imkânı sayesinde, İtalya’da yeni bir şirket kurmak yerine mevcut bir işletmeyi devralmak genellikle daha verimli ve daha az riskli bir yoldur. İtalyan hukukunda cessione d’azienda olarak bilinen bu işlem, yatırımcılara işleyen bir organizasyon yapısından, eğitimli personelden, yasal ruhsatlardan, tedarikçi ve müşteri ilişkilerinden ve yerleşik bir marka kimliğinden faydalanma fırsatı sunar.
Ancak bu tür bir işlem belirli hukuki, vergisel ve idari düzenlemelere tabidir ve dikkatli yönetilmesi gerekir. İtalyan mevzuatı, katı şekil şartları, çalışanlara yönelik geniş korumalar ve dikkatle ele alınması gereken vergi sonuçları içerir. Bu nedenle, İtalya’da şirket satın alımında uzmanlaşmış deneyimli bir avukatla çalışmak, yalnızca tavsiye edilen değil, yatırımınızı ilk andan itibaren korumanız için zorunlu bir adımdır.
İtalyan Hukukunda “İşletme” Neyi İfade Eder?
İtalyan Medeni Kanunu’nun 2555. maddesi, aziendayı girişim faaliyetinin yürütülmesine yönelik olarak organize edilmiş mal ve haklar bütünü olarak tanımlar. Bu tanım, basit bir varlık listesinden çok daha fazlasıdır. Bir işletme, fiziksel ve soyut unsurların birlikte işleyen, yapılandırılmış bir sistem oluşturduğu bir bütünlüğü ifade eder.
Bu unsurlar genellikle şu varlıkları içerir:
✔️ Gayrimenkul, makineler, ekipman ve stok
✔️ Marka değeri (goodwill), fikri mülkiyet hakları, yazılımlar
✔️ Müşteri veri tabanları ve ticari ruhsatlar
İşletme devri bağlamında bu tanım, aynı zamanda tedarikçi sözleşmeleri, kira anlaşmaları ve iş sözleşmeleri gibi mevcut yasal ilişkileri de kapsar. Satışa konu olan birim, şirketin sadece belirli bir bölümü ya da özerk bir operasyonel birimi ise ve bağımsız şekilde faaliyet gösterebiliyorsa, bu işlem ramo d’azienda olarak adlandırılır ve işletme devri kapsamında değerlendirilir.
Bir işlemin işletme devri olarak kabul edilip edilmeyeceğinin doğru anlaşılması, uygulanacak yasal ve vergisel rejimin belirlenmesi açısından kritiktir. Yanlış sınıflandırma, özellikle vergi sorumlulukları ve çalışan hakları açısından ciddi uyumsuzluklar doğurabilir.
Özetle, bir işletme devrinin kapsamı genellikle aşağıdakileri içerir:
✔️ Gayrimenkul veya kira sözleşmeleri
✔️ Ekipman, mobilya, stok
✔️ Marka değeri (avviamento)
✔️ Ticari markalar, alan adları, ruhsatlar
✔️ Mevcut tedarikçi ve müşteri sözleşmeleri
✔️ Çalışanlar ve kazanılmış hakları
Hukuki Şartlar ve Şekil Gereklilikleri
İtalya’da bir işletme devrinin geçerli ve bağlayıcı olabilmesi için belirli hukuki ve şekli şartlara uyması gerekir. Medeni Kanun’un 2556. maddesine göre, bu tür işlemler:
✔️ Noter huzurunda düzenlenen bir resmî senetle, veya
✔️ İmzaları noter tarafından onaylanmış özel bir sözleşmeyle yapılmalıdır.
✔️ Ayrıca, işlemden itibaren 30 gün içinde Ticaret Sicili’ne (Registro delle Imprese) tescil ettirilmelidir.
Bu tescil, yalnızca bir bürokratik işlem değil, aynı zamanda işlemin üçüncü kişiler (alacaklılar, vergi dairesi, sözleşme tarafları) nezdinde hukuki sonuç doğurmasını sağlayan adımdır.
İşlemin şekli açısından bir noterin (notaio) zorunlu olarak sürece dahil olması, yasal uygunluğun ve gerekli belgelerin düzenli şekilde tamamlanmasını garanti eder.
Yabancı yatırımcılar, bu prosedürlere uyulmaması hâlinde işlemin geçersiz sayılabileceğini ve vergi yaptırımları veya iş hukuku sorunlarıyla karşılaşılabileceğini göz önünde bulundurmalıdır.
Sözleşmeler, Ruhsatlar ve İzinlerin Devri
İtalya’da şirket devri sırasında en karmaşık konulardan biri, mevcut sözleşmelerin ve ruhsatların devridir. Medeni Kanun’un 2558. maddesi uyarınca, kişisel nitelikte olmayan tüm sözleşmeler aksi kararlaştırılmadıkça alıcıya otomatik olarak devredilir.
Bunlara şunlar dahildir:
✔️ Tedarik ve dağıtım sözleşmeleri
✔️ Kira anlaşmaları
✔️ Hizmet ve altyapı sözleşmeleri
Ancak bazı sözleşmeler—özellikle belirli kişilere güvene dayalı ajans veya danışmanlık sözleşmeleri—karşı tarafın açık rızası olmadıkça devredilemez.
Ayrıca, işletmenin faaliyet alanına göre geçerli olan ruhsatlar ve izinler, otomatik olarak devredilmez. Örneğin; gıda, ilaç, taşımacılık veya finans sektörlerinde faaliyet gösteren işletmelerin sahip olduğu faaliyet ruhsatları, ilgili idarelerden yeni adaya göre yeniden düzenlenmeli ya da ön onay alınmalıdır.
Bu sürecin ihmal edilmesi hâlinde, işletme resmen devredilmiş olsa da, fiilen çalışamaz hâle gelebilir. Bu nedenle, sözleşme ve ruhsatların detaylı analizi, ön inceleme (due diligence) sürecinde yapılmalı ve işlem öncesinde netleştirilmelidir.
Çalışanların Devri ve İş Hukuku Sonuçları
Medeni Kanun’un 2112. maddesi uyarınca, işletme devri kapsamında tüm çalışanlar otomatik olarak alıcıya geçer. Bu düzenleme, çalışan haklarını korumayı ve iş devamlılığını sağlamayı hedefler. Alıcı, sadece iş sözleşmelerini değil, aynı zamanda çalışanların:
✔️ Kıdem sürelerini
✔️ Ücret ve sosyal haklarını
✔️ Toplu sözleşmelerden doğan kazanımları
da devralır.
Bu durum, alıcının tüm iş hukuku yükümlülüklerinden—SGK borçları, devam eden iş davaları veya geçmişteki usulsüzlükler dahil—sorumlu hale gelmesi anlamına gelir. Ayrıca, iş koşullarında değişiklik yapılacaksa, sendikalar veya çalışan temsilcileriyle görüşme yükümlülüğü de doğabilir.
Bu nedenle, çalışanlara ilişkin durumun detaylı incelemesi (iş hukuku due diligence), finansal analiz kadar önemlidir.
Mevcut Borçlardan Doğan Hukuki Sorumluluk
Medeni Kanun’un 2560. maddesine göre, işletme devri sırasında önceki borçlardan satıcı sorumludur. Ancak alıcı da, bu borçların zorunlu muhasebe defterlerinde kayıtlı olması hâlinde müştereken sorumlu tutulabilir.
Bu nedenle şeffaf ve eksiksiz bir muhasebe denetimi yapılması gerekir. Sadece mali tablolarla yetinilmemeli, orijinal muhasebe kayıtları incelenmeli ve hatalar ya da eksikler tespit edildiğinde gerekli koruyucu hükümler (örneğin teminat hesabı, garanti hükümleri) sözleşmeye eklenmelidir.
Rekabet Yasağı Kapsamı ve Uygulanması
İtalyan hukuku, Medeni Kanun’un 2557. maddesi uyarınca, satıcının beş yıl boyunca aynı sektörde rekabet etmesini yasaklayarak alıcının yatırımını korur. Bu süre, taraflarca azaltılabilir ancak yasal olarak beş yılı aşamaz.
Sektöre ve faaliyet alanına göre bölgesel veya sektörel sınırlandırmalar getirilebilir. Özellikle markanın veya işletmenin itibarının doğrudan satıcıyla bağlantılı olduğu sektörlerde (danışmanlık, perakende, sağlık) bu hüküm kritik öneme sahiptir.
Vergisel Rejim ve Sermaye Kazançları
İşletme devri, 633/1972 sayılı Başkanlık Kararnamesi’nin 2(3)(b) maddesine göre KDV’den muaftır, ancak bu durumda tescil vergisi uygulanır. Tutarlar şunlara göre değişir:
✔️ Marka değeri ve taşınır varlıklar: %3
✔️ Alacaklar: %0.5
✔️ Gayrimenkuller: %9 ila %15
Sözleşmede, işletmenin unsurlarının açık ve net şekilde ayrıştırılması, doğru vergi oranlarının uygulanmasını ve vergi dairesiyle çıkabilecek ihtilafların önlenmesini sağlar.
Satıcı açısından ise, satıştan doğan kazanç sermaye kazancı olarak vergilendirilir. Şirketler için bu kazançlar kurumlar vergisine tabidir. Bireysel satıcılar, eğer işletmeye beş yıldan fazla süre sahip olmuşlarsa avantajlı ayrı vergilendirme rejiminden yararlanabilirler (TUIR madde 17).
Alıcının Geçmişe Dönük Vergi Sorumluluğu
İtalya’da işletme satın alırken en fazla göz ardı edilen risklerden biri, alıcının geçmişe dönük vergi yükümlülüklerinden doğan müştarek sorumluluğudur. 472/1997 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesi uyarınca, alıcı:
✔️ Satın alma yılı
✔️ Ve ondan önceki iki yıl
için tahakkuk eden tüm vergi borçlarından, cezalar ve faizler dahil olmak üzere satıcıyla birlikte sorumlu tutulabilir.
Ancak bu risk, vergi borcu yoktur yazısı (certificato dei carichi pendenti) alınarak ortadan kaldırılabilir. Eğer vergi dairesi 40 gün içinde bu belgeyi düzenlemezse, alıcı otomatik olarak sorumluluktan muaf sayılır.
Due Diligence’ın Kritik Rolü
Başarılı bir satın almanın temeli, kapsamlı ön inceleme (due diligence) sürecidir. Yalnızca bilanço denetimi yeterli değildir. Lisansların sahipliği, yasal uygunluk, devam eden davalar ve sözleşmelerin geçerliliği de incelenmelidir.
Bu süreç şu adımları kapsar:
✔️ Tüm varlıkların yasal sahipliğinin doğrulanması
✔️ Sözleşme ve ruhsatların devamlılığının sağlanması
✔️ Vergi ve iş hukuku risklerinin analizi
✔️ Bilançoda yer almayan yükümlülüklerin tespiti
Neden OS Law?
OS Law, ticaret, vergi ve iş hukuku konularında derin uzmanlığa sahip olup, uluslararası müşterilere özel çözümler sunar. Tam entegre İngilizce hukuk hizmetleri, noter ve kamu kurumlarıyla koordinasyon ve her aşamada stratejik danışmanlık sunuyoruz.
Deneyimli bir şirket satın alma avukatı:
✔️ İşlemi yapılandırır ve müzakere eder
✔️ Yasal prosedürlerin tamamına uyumu sağlar
✔️ Vergi ve hukuk risklerini en aza indirir
✔️ Noter, mali müşavir ve kamu kurumlarıyla koordinasyon sağlar
✔️ Uluslararası yapılandırmalarda destek verir